Necati Mert de geç okuduğum yazarlardan.
Geç okuduğum ve buna hayıflandığım.
Arada o kadar şişirme ve değmeyecek kalem okumuş oluyor ki
insan, böyle ustaları geç keşfettiğine yanıyor bazen.
Gerçi kötü ya da vasat olmasa iyiyi ayırt edemezdik, değil
mi? :)
Sait Faik'in memleketlisi olarak üzerine çalışması var
Mert'in. Künyesinde bu önce dikkatimi çekti. Sonracığıma '71 muhtırasından
sonra öğretmenlik görevinden ayrılmak zorunda kaldığı...
Bir röportajda Haldun Taner'in kendisine insanların artık
roman yerine vapurda karşıya geçerken okuyup bitecek şeyler aradığını ve öyküye
yönelmesini salık verdiğini okuyunca gülümsedim. Ve tabii ki tam isabet. Kuşağında ideolojik didaktizm yapmadan öykü yazmayı seçen ve başaran bir yazar olarak, hakkıyla, anılıyor Mert... Bu kitabı okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız:)
Okuduğum kitabı Zamansız.
24 güzel öykü var, Hece yayınlarının üçüncü basımı, 2015.
İlki 2011 imiş.
Hangi birinden bahsetmeliyim ki, okuyun işte canlarım
benim:)
***
Hem yazmak nedir zaten? Hele bir hikâyeci için? Bir çeşit
militanlık. (Düğün ve Bebekler)
Hikâye deyip geçme. Sıcaktırlar. Onlarla ısınırız. (
Zamansız)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Ölümü görün yazın bir şeyler, üşenmeyin.
E, üşenmeyin dedik ya:)